Aldatma, bilinçli olarak yapılan sadakatsizliktir. Hayatımızda kaç defa yaşattık veya yaşatıldığımızı fark ettik, aldatılmak suretiyle kandırıldık.
Aldatmada gerçekler saklanır. Karşı taraf ikna edilmeye çalışılır. Kişi aldatıldığının farkına vardığında, bu gerçekle yüzleştiğinde hüzün, öfke duyguları ile canından can koparır. En zoru da çok sevdiğin, değer verdiğin veya güvendiğin, kişilerin aldatmasıdır.
Aldatmanın cinsiyeti yoktur. Aldatma konusunda yapılan araştırmalarda erkeklerin kendilerini daha kolay ele verdikleri, kadınların ise bunu daha uzun zaman sürdürebildiği ortaya çıkmıştır.
Aldatma sebebi kişiden kişiye, toplumdan topluma ve zamana göre değişir.
Aldatan kişi başlangıçtan itibaren bu durum için kendisine bahaneler oluşturur ve bunlara kendini inandırır. Aldatan her zaman için ardında iz bırakır, kadın veya erkek hiç fark etmez, farkında ya da farkında olmadan ipucu verir. Partnerine veya eşine eskisi kadar ilgi göstermez, dikkati ve ilgisi dağınıktır. Öfkeli ve huzursuzdur, küçümser, sürekli sorun çıkarır. Zevkleri değişir, cinsel isteksizlik yaşar.
Genelde aldatma bahanelerinin başında; İlgisizlik, cinsel uyumsuzluk ve aldatılma gelmektedir. Aldatan kadınlar sevgi ve ilgi eksikliği yaşarlar, eşleri ile yaşayamadıkları bu duyguları başkalarında ararlar. Bir başka bahane de aldatılma acısıdır. Eşinin kendisini aldatması veya aldatmış olabileceği düşüncesinin uyandırdığı intikam duygusu, kadınları aldatmaya iter.
Aldatan erkeklerde ise heyecan, haz duygusu ve cinsellik ön plandadır. İleriyi düşünmeden anlık yaşar, hazda kalır. Sadakat kavramı değerini yitirir. Eşinin bakımsız ve ilgisiz olduğunu düşünür ve sürekli eşi için bahaneler üreterek aldatmanın zeminini hazırlar. Bütün bahanelerine rağmen ilişki veya evlilik düzeninin bozulmasını da istemez.
Aldatmanın kişilere etkisi büyüktür. Her aldatmada sadece aldatan ve aldatılan kişi yoktur. Partnerler, eşler, çocuklar, aileler, yakın arkadaşlar gibi bir çok kişi etkilenir. Aldatanlar gayet iyi herkesi idare ettiğini düşünse de aslında durum öyle değil. Hatta bu durumdan nesiller etkilenebilmektedir. Aile dizimlerinde de bunun uzantısını görebiliriz.
Aldatan kişiler partnerine, eşine ihanet ettiğini kabul etmezler, inkar ederler. İhanetini örtbas etmek için yalan, iftara, gibi unsurları kullananılar. Durum açığa çıkınca buna ihtiyacı olduğunu ve vazgeçemediğini söylerler. Kendilerini suçlamak yerine ihaneti açığa çıkarana öfke duyarlar. Aldatılan eşlerin güven dünyası alt üst olur. Öfke, kızgınlık, intikam, suçluluk gibi duyguların etkisine girer. Bazen intikam için o da aldatma girdabına girer. Aldatılmanın verdiği acı ile yüzleşme ve kabul etme süreci bireysel, toplumsal ve ekonomik güce göre farklılıklar gösterir. Genelde aldatma sonucu ilişki biter. İlişkiyi bitirmek veya bitirmemek hepsi kişiyi ve aileyi etkiler. Yaşanılan bu travmayı atlatmak zordur. Genelde çocuklar aldatılanın yanında olarak onu korurlar ve destek verir.
Çocuklar ve yakınları kendilerinin de ihanete uğradığını düşünür, sevgili ilişkilerinde ilişkiye girmekte zorlanır veya güven sorunu yaşar.
Terapide yıllar önce ergen bir danışanım annesinin babasını aldattığını, bunun suçlusunun da kendisi olduğunu ağlayarak anlatmıştı. Başarılı, onların istediği gibi bir evlat olmadığı için anne babasının mutsuz olduğunu, mutlu olmak için annesinin mutluluğu başkasında aradığını söylemişti. Aynı zamanda bu yaşadığı durumdan her ikisine de öfkeli olduğunu anlatmıştı.
Aldatan kişiler bir süre sonra partneri, eşi, çocukları, yakınları ve sosyal çevresinin eskisi gibi kendisini kabul etmesi ister. Güven ve sevgi duvarları yıkılmıştır, her şey eskisi gibi olamaz. Bu sonucu herkes birlikte karşılamak zorunda kalır. Terapiye aldatılan kişiler ve yakınları yaşadıkları bu travmayı atlatmak için gelirler.